Her yıl çeşitli otomotiv üreticileri, yaşayabileceğimiz olası bir geleceğe yeni bir bakış sunmak için tasarım yarışmalarına ev sahipliği yapıyorlar. Bunların en yeni örneğinde de bir toplu taşıma konseptini konu alıyor.
Karşınızdaki bu konseptin adı Polestar Trambus ve birkaç ay önce 2021 Polestar Tasarım Yarışması sırasında açıklanan finalist tasarımlardan biri. Böyle bir yarışmada neden bir toplu taşıma konsepti finalistlik mertebesine kadar gelebildi? Sadece gösteri amaçlı olmadığı için tasarımcı, konsepti birkaç düzeyde analiz etti ve geliştirdi.
Trambus’un arkasındaki akıl, Güney Kore şehri Seul’den endüstriyel tasarım öğrencisi Jung Kim. Otomotiv tasarımlarını ve konseptlerini takip ediyorsanız, Güney Kore’den çıkan bu tarz konseptlerin çoğunun minimalizme yönelik olduğunu biliyor olabilirsiniz; Trambus da farklı değil. Ancak tasarımın arkasındaki açıklamalara kulak verecek olursak, Jung Kim konsepti için “İskandinav minimalizmi”nden ilham aldığını belirtiyor. Peki, kim gerçekten kime ilham veriyor?
Trambus dışarıdan göründüğü kadarıyla minimal, karoserin altında da bu toplu taşıma aracı, otonom ve elektrikli bir deneyime yönelik teknolojilerle dolu. İç mekan bile içerideki insanların ihtiyaçlarına göre değişebilecek şekilde modüler olarak tasarlanmış.
Bu konsepte Trambus adı verildi çünkü trafiğin yoğunluğuna bağlı olarak hem tramvay hem de otobüs fonksiyonlarını yerine getirebiliyor. Örneğin trafiğin yoğun olduğu saatlerde Trambus, galerideki çoğu resimde gösterilen konfigürasyonda, birkaç modülün bağlantılı olduğu konfigürasyonunda hareket edecektir. Sokaklar daha az meşgul olduğunda, modüller vagonlar güzergahlar boyunca ayrı ayrı ilerleyebilir.
Son bir tasarım özelliği olarak Trambus’un yan kapıları, iki şeritli alan gerektiren süreçte bölmelerin yatay olarak da bağlanmasına izin verir. Bu son özelliğin hangi konfigürasyonlarda kullanılacağından emin değiliz.
Jung Kim, bu sistemin aktarma organları ve nasıl çalıştığı hakkında fazla bilgi vermese de, bize Trambüs’ün elektrikli ve tamamen otonom olduğu söylendi. Ancak yine de, sensörlerin veya pil paketlerinin nerede saklanabileceğine dair başka bir emare yok.
Bu tasarım, altyapıda herhangi bir değişiklik yapmadan mevcut şehirlere ve yollara uyum sağlama yeteneği nedeniyle yarışmada bugüne kadar geldi. Elektrik ve otonom yeteneklere sahip olduğunuz sürece, herhangi bir eski şehre Trambus’u yerleştirebilirsiniz ve gayet iyi çalışabilir.
Trambus, şehir sokaklarında göreceğiniz bir sonraki toplu taşıma sistemi olacak demiyoruz. Ancak otonom sürüşün tüm püf noktalarını çözdükten sonra, günlük hayatımıza uygulanması uzun sürmeyecektir. Dünyadaki bazı şehirler, otonom araçlarla oynamaya başladılar bile…